Ege Denizi'nde Sıcak Havalar

Öncelikle belirtmek isterim ki, birazcık tarih bilip, mürekkep yalamış insanlar için Ege Adalarının bir Yunan adası olarak sınıflandırılması veya adlandırılması aklen ve ilmen imkânsızdır.

Anadolu’ya bin yıl önce gelmiş olan Türk boylarının koskoca Anadolu coğrafyasında yerleşim kurup, adalarda hiçbir iskân yapmamış olmalarını savunmak veya bu görüşe saygı duymak ta alenen gayrimüdrikliktir.

1937 yılına kadar adalardan Türkiye’ye iltica taleplerini dahi kabul edilmezken, Türklerin 2. Dünya Savaşı esnasında İtalyan Ordusu emrinde Habeşistan’da ve Sudan’da zorla silahaltına alınmaya başlanınca, 1941’de Türkiye bu uygulamasından vaz geçerek, adalardan insan akını Anadolu’ya böylece başlamıştır.

Yunanistan son zamanlarda, uluslararası dengeleri arkasına alarak, ABD’nin çok net yürüttüğü Türkiye karşıtlığı politikalarına da yaslanarak, Türkiye’nin Ege Denizi’ndeki varlığını sonlandırmak, Lozan Antlaşması’nı pasife etmek, ülke genelinde Helenizm ateşini diri tutarak mevcut ekonomik koşulların sonucu dehşet borç tablosunu unutturmak için ciddi gayret içinde olduğu aşikardır.

Değil bir adacık, ana sütü kadar helal ve hakkımız olan tek bir çakıl taşının dahi yabancı ülke bayrağına terk edilmesi, silahsız olması gereken adalarda Türkiye’ye tehdit arz edecek şekilde konuşlanmış askeri tesislerin varlığının göz ardı edilmesi mümkün değildir.

Bunun için Türkiye’nin ileride güç kullanmak zorunda kalabileceğini ön görmek de maalesef istemediğimiz bir tablo olarak tam önümüzde duruyor.

Bu devlet ve beka konusu olan sorunun, iç politikada mehter marşı çalınıp, “tükürükle boğarız” edebiyatına gargara olmaması da önem arz etmektedir.

Bu kadar ciddi bir konuda, bu kadar ciddi bir yazı yazarak katkıda bulunmak da bize düşen paydır.