AÇIKLA ADAYINI, AÇIKLAMAM ADAYIMI...

Son günlerde kısır tartışmalara gark oldu siyaset sahnesi…

  Açıkla adayını…         

- Açıkla seçimi açıklayayım adayımı…         

- Ben adayım sen de aday mısın açıkla… Aday mısın değil misin? 

-  Al erken seçim kararını açıklayayım adayımı…         

- Erken seçim yok… Açıkla aday mısın?         

- Çık televizyonda karşıma, açıklayayım adayı…

Bu minvalde tuhaf bir polemiği izleyip duruyoruz…

Öncelikle bir tarafın diğerine “adayını açıkla” baskısı yapması hiç de aşina olduğumuz bir şey değil… Özellikle 20 yıldır girdiği her seçimi kazanan bir iktidar eğer kendinden eminse “Kimi çıkarırsanız çıkarın bizi hiç ama hiç ilgilendirmiyor” demeli…

Tabii seçimi kazanacağından eminse…

Anlaşılan o ki anketlerde ibre hiç de iktidardan yana değil. Yöneylem Araştırma’nın son araştırmasına göre seçimde ilk kez oy verecek gençlerin yüzde 57’si “İktidara kesinlikle oy vermem” şeklinde irade beyan ediyor… “Oy veririm” diyenler yüzde 20 bandında… Yüzde 22 civarı demek ki kararsız…

Yani seçim hakikaten iktidar açısından çok zor bir sınava dönüşmüş durumda. O yüzden Kılıçdaroğlu’nu tahrik edip adaylık açıklamasına zorlama taktiği uyguluyorlar.

Taktikleri bu şekilde…

Dönelim muhalefete… Onların taktiğiyse kazanma ihtimalini en yüksek adayı altılı masadan çıkarmak… Herkes kendi taktiğinden mesul…

İktidarın “Adayınızı açıklayın” ısrarı bu bakımdan da anlamsız…

2 hafta sonra çıkacağınız futbol maçı için rakibinize “Hangi 11’le sahaya çıkacaksın” diye ısrar etmek gibi…

Oysa kurallara göre maça 2 saat kala rakibinizin kadrosunu görebiliyorsunuz. Kitap ne derse o…  Kanun ne derse o… Rakibiniz deli veya ebleh mi ki 2 hafta öncesinden size maça çıkaracağı 11’i versin?

Bu açıdan kimse kimseyi zorlamasın…

Zorlama derecesi seçimin kaybedilme ihtimalinin büyüklüğünü gözler önüne seriyor. İktidar açısından…

Vaziyet budur…